dnmCategoriesBlog

VEGAN VE SAĞLIK

Vegan Ve Sağlık

 

Vegan ve sağlık kavramları bir konuda beraber olunca birçok insan çelişkiye uğruyor. Veganlık ve sağlık mı? Vegan olmak sağlıklı mı? Sadece sebze yiyerek nasıl sağlıklı olunur ki?  İsterseniz gelin bu duruma beraber bakalım.

Günümüzde sadece beslenme biçimi olarak bilinse de aslında hayvansal ürünleri hayatından tamamen çıkarmak olarak tanımlanabilen veganlık, asında 1940’lı yıllardan günümüze kadar gelen bir yaşam biçimi. Bu şekilde yaşamayı tercih edenler genellikle etik, sağlık ve çevresel etkenler başta olmak üzere bir çok nedenle yaşamlarının her alanında hayvansal gıdalardan kaçınırlar.

Veganlığın temel felsefesinde, hayvan sömürüsü ve zulmünün her türlüsüne karşı bir tavır gösterilmesi önemli bir yer kaplar. Bununla birlikte, sadece yeme içme alışkanlıkları değil; temizlik ve/veya kozmetik amaçlı kullanılan her türlü ürünler, giysi ve diğer tüm günlük hayatlarındaki faaliyetlerinde de hayvan kaynaklı herhangi bir ürünü kullanmayı reddederler.

Beslenme açısından bakacak olursak ise temel olarak bu beslenme biçiminde et, kemik, süt, yumurta, tereyağı gibi yiyecekler tüketilmez ve doğal olarak bu besinlerden kaynaklanabilecek tüm zararlı durumlara karşı otomatik olarak bir koruma sağlanmış olur. Bu zararlı durumları; kanser, hipertansiyon, kolesterol bozuklukları, diyabet, kronik kalp ve damar hastalıkları, sindirim sistem hastalıkları şeklinde sıralayabiliriz.

Aslında veganlığın “sağlıklı” olmak gibi bir iddiası da yok. Bir kişi beslenmesinde sadece bitkisel beslenebilir ve yine de sağlıksız beslenebilir. Şayet bir kişi beslenmesinde, patates kızartması, cips gibi atıştırmalıklar, kola gibi gazlı içecekler ve fazla oranda şeker ve trans yağ içeren yiyecek/içecek tüketimine yer veriyorsa, yine oldukça sağlıksız bir beslenme türünü benimsemiş demektir.

Fakat vegan beslenmenin ilk zamanlarında bu beslenme tarzı daha yaygın görünse de günümüzde veganların sağlıklı yiyecek ve içecek alternatifi bulma imkanları çok daha fazla. Ayrıca bu konuda doktorların, diyetisyenlerin ve diğer sağlık çalışanlarının da daha bilinçlenmesi nedeniyle doğru bilgiye ulaşım çok daha kolay oldu.

Özelikle son yıllarda yayınlanan bir çok uluslararası bilimsel çalışmaların sonucunda, bitkisel proteinin öneminin ve değerinin git gide artmasıyla birlikte hayvansal proteinin kişilerin günlük diyetlerinde bir zorunluluk olmadığı ve veganların sağlıksız bir yaşam sürmedikleri çok daha açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu çalışmalarda  iyi protein kaynakları olarak nohut, mercimek, bezelye, fasulye ve soya ürünleri gibi kuru baklagiller ile, fındık, badem, kaju, fıstık ezmesi gibi diğer yağlı tohumları rahatlıkla tüketebilecekleri bildirilmiştir. Bunların yanı sıra, bulgur, yulaf ezmesi, esmer pirinç, kinoa ve chia tohumu gibi tam tahıllar da vegan beslenenler için iyi birer protein kaynağıdır.

Vegan beslenenlerde eksikliği tartışmalı olan bir konu da B12 vitamini. Bu vitamin doğada, kirli ve çamurlu su birikintilerinde üreyen bakteriler tarafından üretilir ve aslında endüstriyel et üreticileri tarafından hayvanlara enjekte edilir. Et tüketen bireyler, bu vitamini bu şekilde vücutlarına alırlar. Bu vitamin, vegan besin üretici firmalar tarafından bazı besinlerin içine eklenebileceği gibi ağız yoluyla, tablet ya da sprey formlarında da alınabilir. Yine temel amino asit ve yağ asitleri, Omega-3, demir, çinko gibi beslenme yoluyla aldığımız bir çok temel beslenme ürünleri de yine bitkisel beslenme ile sağlıklı bir şekilde vücudumuza alabileceğimiz besinlerden sadece bir kaçı.

Sonuç olarak, aslında temel felsefesinde hayvan hakları ve hayvan zulmünden kaçınmayı barındıran veganlık ve doğal olarak da vegan beslenme son yıllarda inanılmaz bir oranda artan bir trend göstermekte. Bu konuda Türkiye’de de inanılmaz bir talep bulunmakta olup, gelecekte çeşitliliğin ve talebin artmasıyla birlikte bitkisel temelli beslenme daha da baskın olacaktır. Sürdürülebilir geleceğin tek yolu veganlığın artmasıyla ve insanların günlük hayatlarında beslenme bilincinin artmasıyla olacağı kanaatindeyim ve bu konudaki gelişmelerin de umut verici olduğunu gururla söyleyebiliriz.

DR. TÜRKER YÜCESOY